Neler yeni

Merhaba ziyaretçi, Topluluğumuza Hoş Geldiniz.

Topluluğumuza Üye Olarak Ayrıcalıklarımızdan Yararlanabilirsiniz. Sitemizde hiç bir şekilde yasa dışı bahis oynatılmadığını bilerek hareket ediniz. İçerik sağlayıcı paylaşım sitelerinden biri olan iddaliyiz.biz Forum Adresimizde T.C.K 20.ci Madde ve 5651 Sayılı Kanun'un 4.cü maddesinin (2).ci fıkrasına göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. 1iddaliyiz.com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler BURADAN iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde iddaliyiz.net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacaktır. iddaliyiz.net sitesinde yer alan yorum ve tahminler haber ve bilgi amaçlıdır. Üyelerin yazdığı yorum, tahmin ve bilgiler iddaliyiz.biz ’un görüşünü yansıtmaz. 7258 sayılı yasa gereği bahis oynatmak suçtur. 1iddaliyiz.com hiçbir şekilde illegal bahis oynatmaz ve aracılık etmez.

Üye Ol yada Giriş Yap

Tek iletişim adresimiz SKYPE: aykut.reklamm

NBA Tarihinin Gelmiş Geçmiş En İyi “Big 3″leri

bahisacr

New Member
UZMAN ÜYE
Katılım
10 Ağu 2018
Mesajlar
1
Puanları
1
FS ₺
0.00
Çekilen ₺
0.00

gobahis,gobahis bahis sitesi,gobahis deneme bonusu
NBA... Dünyanın bir numaralı basketbol organizasyonu. Birçok starın yer aldığı bu ligde bazı takımlar var ki, adeta yıldızlar topluluğunun sözlük karşılığı hüviyetinde. Pekala, özellikle son yıllarda artan ve 3 süperstarın bir araya gelmesiyle oluşan "Big 3"lere hep birlikte göz atmaya ne dersiniz?

https://img.paratic.com/dosya/2017/02/nba-tarihinin-en-iyi-3-luleri-687x400.jpg

Malumunuz, NBA para dolanım hızının en fazla olduğu liglerin başında geliyor. Takımlar her yıl onlarca sporcuya yüklü kontratlar önerip, sonrasında ise onlardan maksimum verim almayı umut ediyor. Ancak NBA’de, diğer branşlara ya da liglere oranlara sistemin biraz daha farklı işlediğini söylemekte yarar var.

Ücret tavanı ya da bilinen adıyla söylemek gerekirse Salary Cap; NBA’deki herhangi bir kulübün, takımda yer alan tüm oyunculara yıl boyunca ödeyeceği toplam maaşın limitini belirlemektedir. An itibariyle içinde bulunduğumuz 2016-2017 sezonunda, herhangi bir NBA takımı, bünyesinde yer alan oyuncuların toplamına, yıl içerisinde en fazla 92 milyon dolarlık kontrat önerebiliyor. Bu da NBA’deki her takımın maddi olarak eşit şartlarda lige başlamasına olanak sağlıyor. Burada takımsal başarıyı sağlayacak olan etmen ise, sezon başında kurulan kadronun ne denli doğru bir mühendisliğin eseri olup olmamasında gizli.

https://img.paratic.com/dosya/2017/02/nba-anagorsel.jpg

Pekâlâ, ücret tavanı takımlara böylesine sınırlar koyarken, “Big 3” olarak adlandırılan ve maksimum maaşlara imzasını atan 3 süperstarın bir araya gelmesiyle oluşturulan takımlar nasıl meydana geliyor? Burada da kulüplerin imdadına, minimum kontratlar yetişiyor. Özellikle yaşını başını almış ve “veteran” olarak adlandırdığımız oyuncu topluluğunun bahsi geçen minimum kontratların müdavimi olması, kulüplerin “Big 3”leri oluştururken en büyük yardımcısı oluyor.

İşin iktisadi boyutuna bir parça göz attıktan sonra, dilerseniz basketbola geri dönelim ve spektaküler oyuncularla oluşturulmuş, heyecan verici “Big 3”lere birlikte göz atalım. Nitekim üç süperstarın bir araya gelme süreçlerinin çoğu zaman hiç de masumane bir şekilde gerçekleşmediği bilinmektedir. Keza LeBron James’in Miami Heat’e geçmek adına yaptıkları hala hafızlarımızda güncelliğini koruyor. Tabii tüm kulüpleri de zan altında bırakmak olmaz. Çünkü bu süreçte bazı takımlar da kendi “Big 3”lerini içlerinden çıkarmayı bildi ve taraflı tarafsız herkesin takdirini topladı. Ancak bahsettiğimiz “Big 3”ler nasıl oluşursa oluşsun, hepsinin tek bir ortak özelliği oldu; o da göze hitap eden basketbol ile takımlarını başarıdan başarıya koşturmak. Madem durum bu kadar heyecan vadediyor, o halde gelin tarihin en iyi “Big 3”lerini hep birlikte hatırlayalım. Karşınızda NBA’in gelmiş geçmiş en iyi trioları…

10 Jason Kidd – Vince Carter – Richard Jefferson (New Jersey Nets)

https://img.paratic.com/dosya/2017/02/nba-kidd-carter-jefferson-652x400.jpg

Jason Kidd, takımı New Jersey Nets’i 2002 ve 2003 yıllarında finale taşımış, ancak ilk yıl Los Angeles Lakers’a, ikinci yıl da San Antonio Spurs’e yenilmekten kurtulamamıştı. Jason Kidd-Richard Jefferson ve Kenyon Martin’in başı çektiği “üçlü” ile hedefe emin adımlarla giden Nets, 2004’ün sonlarına doğru ise tüm NBA’i etkileyecek spektaküler bir transferin altına imzasını attı. Sakatlıklarla boğuşan ama eski günlerine dönmek için çaba sarf eden “Vinsanity” Kanada’dan ayrılıp, New Jersey’nin yolunu tutuyordu. Nitekim Vince Carter’ın Jason Kidd ve Richard Jefferson ile takım arkadaşı olması, New Jersey Nets’i adeta modern bir havayolu şirketine dönüştürüyordu.

Jason Kidd’in tüm yeteneğini sergilercesine verdiği paslar, Jefferson ve Carter tarafından geri çevrilmiyor ve kalitelerine yaraşır şekilde smaç olarak geri dönüyordu. Ancak New Jersey Nets’in oluşturduğu yeni “Big 3” maalesef ki göze hitap eden basketbolunu, sonuca götüremeyerek, çok da vakit geçmeden dağılmıştı. Takımın lideri Jason Kidd ise çok istediği, çok beklediği şampiyonluk yüzüğüne ancak 2011 yılında, ilk göz ağrısı Dallas Mavericks forması altında ulaşacaktı.

9 Steve Nash – Shawn Marion – Amar’e Stoudemire (Phoenix Suns)

https://img.paratic.com/dosya/2017/02/nba-amare-nash-marion.jpg

Tarihler 2004’ü gösterdiğine, NBA’in o dönem ki yönünü değiştirecek, hatta ve hatta hücum anlayışına bambaşka boyut getirecek bir transfer gerçekleşiyordu. Evet, Steve Nash için, NBA’e adım attığı takım olan Phoenix Suns’a geri dönme vaktiydi! Bir önceki sezon yalnızca 29 galibiyet alabilen Phoenix Suns, 2004-2005 sezonunda ligi domine ediyor, Steve Nash ise liderlik ettiği takımın her bir oyuncusuna adeta kademe atlattırıyordu. Tabii bu noktada onun en büyük yardımcıları ise “The Matrix” lakaplı Shawn Marion ve pota altında adeta sert bir kaya gibi arzı endam eden Amar’e Stoudemire oluyordu. Bu nevi şahsına münhasır “Big 3”, Mike D’antoni’nin koçluğunda bir an olsun yerinde durmuyor, hızlı hücumu adeta bir silah gibi kullanıyordu. Steve Nash ise ilk sezonunda takımın galibiyet oranını 62-20 yapmak ile yetinmiyor bir de normal sezon MVP’liğini cebine koyuyordu.

Her ne kadar Phoenix Suns 2000’li yıların ortasına damga vuran bir takım olsa da, bırakın NBA şampiyonluğunu finale dahi yükselmeyi başaramayarak erken dağılan “Big 3”ler kervanında yerini alıyordu. Steve Nash önderliğinde kurulan bu “Big 3” somut bir başarının altına imzasını atamasa da hızlı hücuma getirdiği yeni solukla hala hafızalarımızda yer almayı sürdürmektedir.

8 Kevin Durant – Russell Westbrook – James Harden (Oklahoma City Thunder)

https://img.paratic.com/dosya/2017/02/nba-durant-westbrook-harden.jpg

2007 yılında Kevin Durant’in Seattle Supersonics tarafından seçilmesi, aslında bir yapılanmanın değişen kaderinin de habercisiydi. Nitekim 2008 yazında Supersonics radikal bir kararla takımı Oklahoma’ya taşımış, kulüp renginden ismine kadar da her şeyi baştan aşağı değiştirme kararı almıştı. Tam da bu sıralarda Russell Westbrook, 4.sıradan takıma draft edilmiş ve Oklahoma City Thunder bir anda ligin en genç ve heyecan verici takımlarından birine evirilmişti. 2009 senesine geldiğimizde ise takımın son ve belki de en önemli parçalarından olan “Bay Sakal” James Harden, bir başka draft seçiminden sonra takıma katılmış ve bu gencecik “Big 3”nin ayak seslerinin iyiden iyiye duyulmasına olanak sağlamıştır.

Esasen bu üç oyuncunun 2017 itibariyle aynı takımda olduğunu düşünmek dahi tüyleri diken diken etmeye yetiyor. Çünkü onların bir arada olduğu yıllar henüz daha “çaylak” yılları olduğundan mütevelli, Oklahoma hep heyecan uyandıran ancak bir türlü onun ötesine geçemeyen bir takım olarak kalmıştır. Nitekim şimdilerin en büyük süperstarlarından olan James Harden’ın 2012 yılında Houston Rockets’a takasıyla birlikte, Oklahoma’nın “Big 3”si de tarih sayfalarındaki yerini alıyordu. Yine de bir dönem Durant, Westbrook ve Harden’ın aynı takımda olduğunu hatırlama düşüncesi dahi her basketbolseveri heyecanlandırmaya fazlasıyla yetmektedir.

7 LeBron James – Kyle Irving –Kevin Love (Cleveland Cavaliers)

https://img.paratic.com/dosya/2017/02/nba-lebron-irving-love.jpg

2010 yazında, LeBron James herkesi şaşırtan bir hamleyle, doğduğu büyüdüğü Ohio’dan ayrılıp Miami Heat’in yolunu tutuyordu. Onun için her şey güllük gülistanlık olabilirdi ama geride bıraktığı Cleveland Cavaliers ise adeta bitap düşmüş durumdaydı. Onları bu çaresizlik durumundan kurtaracak isim ise 2011 draftının 1 numarası Kyle Irving olacaktı. Her ne kadar Irving, LeBron sonrası Cleveland’a sınıf atlatamasa da, şehrin kaybettiği umutlarının tekrardan yeşermesine ön ayak oluyordu. Tarihler 2014’ü gösterdiğinde ise Cavailers’ın uzatmalı eski sevgilisi LeBron James takıma geri dönme kararı alıyordu.

Tabii, LeBron ve Irving’in yanına sağlam bir parça daha eklemek isteyen Cavailers yönetimi, elini çabuk tutarak Minnesota’nın All-Star uzunu Kevin Love’ı takıma katıyor ve yeni oluşacak “Big 3”nin de müjdesini veriyordu. Nitekim LeBron-Irving ve Love’ın önderliğinde ilerleyen Cavailers beklentileri fazlasıyla karşılıyor ve 2016 yılında Golden State Warriors’u finalde devirerek şampiyonluğa uzanıyordu. Bu da taraflı tarafsız herkesin Cavailers’ın “Big 3”sine saygı duymasına olanak sağlıyordu. LeBron’un Ohio’ya getirdiği şampiyonluk hiç şüphe yok ki, bir tek adam başarısından ziyade, doğru organize olmuş ve birbirini tamamlayan 3 adamın omuzlarından yeşeren bir başarı öyküsü olarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Konuyu Görüntüleyen Kullanıcılar (Toplam:0)

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Forum istatistikleri

Konular
68,152
Mesajlar
266,391
Kullanıcılar
14,210
Son üye
BobOzkan
Üst